Kolik Bebeği Olan Annelerin Yaşadığı Zorluklar Nelerdir?
Anne olmak başlı başına duygusal ve fiziksel bir dönüşüm süreciyken, bu sürece bir de kolik bebeğin kesintisiz ağlamaları eklendiğinde, annelik deneyimi bazen çaresizlikle gölgelenebiliyor. Kolik, genellikle doğumdan sonraki ilk haftalarda başlayan, özellikle akşam saatlerinde yoğunlaşan ve 3-4. aylarda azalan şiddetli ağlama krizleriyle tanımlanır. Ancak bazen bu durum 6 7 aya kadar da devam edebilir. Ancak bu tanım, bir annenin yaşadığı duygusal karmaşayı anlatmaya yetmez.
Kolik Bebek Annelerinin Yaşadığı Zorluklar
Kolik, yalnızca bebeği değil, ebeveyni de derinden etkileyen bir süreçtir. İşte sık karşılaşılan bazı zorluklar:
- Sürekli Ağlama ve Çağrısı Cevapsız Kalma Hissi
Bebek saatlerce ağladığında ve hiçbir şey onu rahatlatmadığında, anne kendini yetersiz, çaresiz ve hatta suçlu hissedebilir.
Dr. Nilüfer Devecigil, bu duyguyu şu sözlerle dile getirir:
“Bir annenin içinde çok derin bir ‘yetemedim’ hissi doğar. Bebeğin ağlaması, annenin tüm benliğinde bir yankı gibidir.”
- Tükenmişlik ve Uykusuzluk
Kolik bebeklerin sıklıkla geceleri de huzursuz olması, annenin uykusuzluk ve fiziksel tükenmişlik yaşamasına neden olur. Bu, zihinsel dayanıklılığı azaltır.
- Çevreden Gelen Baskılar ve Yargılar
“Gazı mı var?”, “Sen stres yapıyorsun ondan oluyor.” gibi iyi niyetli ama yargı içeren cümleler annenin üzerindeki baskıyı artırır.
- Bebekle Bağ Kuramama Kaygısı
Bebeğin sürekli ağlaması, annenin onunla kurmak istediği sıcak bağı gölgeleyebilir. “Beni sevmiyor mu?”, “Ben iyi bir anne değil miyim?” gibi düşünceler annenin öz güvenini sarsabilir.
Neler Yardımcı Olabilir?
Bu sürecin geçici olduğunu bilmek önemli bir ilk adımdır. Ancak geçici olması, yaşanan yoğunluğu küçümsemek anlamına gelmemeli. İşte hem bilimsel hem psikolojik yaklaşımlarla destekleyici bazı öneriler:
- Duygularınızı Tanıyın ve Kabul Edin
Öfke, hayal kırıklığı, çaresizlik… Bunların hepsi insani duygulardır. Kendinizi suçlamadan, bu duyguların geçici olduğunu kabul etmek iyileştiricidir.
Nilüfer Devecigil bir annelik seminerinde şöyle der:
“Bebeğin ne kadar ağladığı değil, annenin bu ağlama karşısında kendine nasıl davrandığı belirleyici olur. Şefkat, kendimize yöneldiğinde güce dönüşür.”
- Destek İsteyin ve Paylaşın
Eşiniz, anneniz, yakın bir arkadaşınız… Her gün birkaç saatliğine bile olsa destek almak, nefes almanız için alan yaratır.
- Bebeğin Ağlamasını Kişisel Algılamayın
Kolik, bebeğinizin sizi reddettiği anlamına gelmez. Bu, onun sinir sistemiyle ilgili bir hassasiyet halidir.
- Bebek Taşıma ve Ten Teması
Bebekle sık sık ten teması kurmak, sling ya da kanguru ile taşımak onun sakinleşmesine ve bağın güçlenmesine yardımcı olabilir. Aynı zamanda annenin oksitosin salgısını da artırır.
- Rutin ve Sakin Ortam Yaratmak
Yumuşak müzik, loş ışık, aynı saatlerde banyo ve masaj gibi küçük rutinler, bebeğin sinir sistemini düzenlemeye yardımcı olabilir.
- Profesyonel Destek Almak
Kolik süreci uzadığında ya da annenin ruhsal hali zorlanmaya başladığında, bir psikolojik danışmanla görüşmek anne-bebek ilişkisini olumlu yönde destekler.
Kolik bir teşhis değil, bir süreçtir. Ve her süreç gibi geçicidir. Ancak bu sürecin içinde anne kendini yalnız ve çaresiz hissediyorsa, destek almak lüks değil, bir ihtiyaçtır. Unutmayın, iyi annelik güçlü olmak değil, destek almaya açık olmaktır.
Nilüfer Devecigil’in dediği gibi:
“Anneliğin kalbi, kusursuzlukta değil, temasta yatar. Ve temas önce kendimizle başlar.”
Eğer kolik sürecinde zorlanıyorsanız ve kendi duygularınızı anlamakta güçlük çekiyorsanız, bu yolculukta size eşlik edecek bir uzmanla çalışmak hem sizin hem de bebeğiniz için şefkatli bir başlangıç olabilir.
Uzman Psikolojik Danışman Ayperi Otru Kılıç – Bilişsel Davranışçı Terapi, Deneyimsel Oyun Terapisi ve Mindfulness temelli yaklaşımlarla çocuk, ergen, genç ve ailelerle çalışmaktadır.